Emek Partisi 3. Kadın Konferansı’ndan işçi emekçi kadınlara çağrı: Saldırılara karşı mücadeleyi birlikte örgütleyelim

Elif Turgut

[email protected]


Emek Partisi 3. Kadın Konferansı’nda , dünyada ve Türkiye’de işçi, emekçi kadınların örgütlenme olanakları, karşı karşıya oldukları çok yönlü saldırılar ve buna karşı izlenecek mücadele hattı ele alındı. Konferans işçi ve  emekçi kadınlara sermaye iktidarlarının saldırılarına karşı mücadeleyi birlikte örgütleme çağrısı yaptı

Emek Partisi (EMEP) Genel Yönetim Kurulu, 31 Mayıs – 1 Haziran 2025 tarihlerinde gerçekleştirdiği 3. Kadın Konferansı’nın sonuç ve kararlarını paylaştı. Konferansta, dünyada ve Türkiye’de işçi, emekçi kadınların örgütlenme olanakları, karşı karşıya oldukları çok yönlü saldırılar ve bunlara karşı izlenecek mücadele hattı ele alındı.

“Tüm dünyada işçi, emekçi kadınlara yönelik saldırılar artıyor”

Bildirgede, uluslararası sermaye güçlerinin ve onların devlet ve hükümetlerinin; dünya genelinde ağırlaşan ekonomik koşullar, savaşlarla derinleşen rekabet ve çatışmalar, artan silahlanma ile savaş politikalarının tüm yükünü işçilere, emekçilere ve ezilen halk kesimlerine yıktığı belirtildi. Dünyadaki gelişmeleri değerlendiren bildirgeye göre, tüm ülkelerde tekellerin kârları artarken gerçek ücretler düştü, ücretlerin gayri safi milli hasıla içindeki payı azaldı, kamu hizmetlerinin tasfiyesi ve sosyal hakların gaspı artıyor, çalışma ve yaşam koşulları ağırlaşıyor. “Bu süreçte kadınlara yönelik saldırıların sınıfsal temelini örten her türlü perde tek tek aralanıyor” denen bildirgede işçi sınıfının haklarına yönelen çok yönlü saldırının ilk olarak kadınların haklarında, yaşamlarında ve çalışma koşullarında etkisini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Bildirgeye göre, neofaşist ya da aşırı sağ akımlar birçok ülkede güçlenirken emekçilerin, sermayenin sömürü ve baskı politikalarına yedeklenmesi için kadınların haklarına yönelik saldırıların örtüsü işlevi gören “ailenin korunması” söylemi en çok kullanılan argüman oluyor. Sermaye iktidarlarının kadınlara yönelttiği her türlü saldırının işçi sınıfına dönük saldırıların bir parçası olduğunun altı çizilen bildirgede bu anlayışla mücadelenin örgütlenmesinin Emek Partisinin öncelikli hedefleri arasında olduğu belirtiliyor.

“Kadınlar için enternasyonalist bir mücadele şart”

Fotoğraf: Evrensel

Emperyalist güçlerin özellikle de Ortadoğu’da yürüttüğü çatışma ve savaş politikaları gündeme getirilen bildirgede, kadınların özgürlüğünü, barışı garanti altına almanın yolu olarak emekçi kadınların antiemperyalist ve antifaşist karakterde bir araya gelerek mücadele etmesi gösteriliyor. Emperyalistlerin talan ve savaş politikası harlandıkça ve sağ iktidar ve hareketlerin güç kazanmasıyla birlikte kadınların enternasyonel bir mücadele kurma ihtiyacının daha çok gün yüzüne çıktığı belirtilen bildirgede, “Proleter enternasyonalizmin vazgeçilmez bir parçası olan uluslararası antifaşist ve antiemperyalist kadın mücadelesinin dayanaklarının güçlendirilmesi partimizin enternasyonal sorumluluğudur” ifadeleri kullanılıyor.

Bildirgede son 10-15 yılda Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’dan gelen göçmenlerin Türkiye işçi sınıfının kalıcı bir parçası olduğu vurgulanırken göçmen kadınlar ve çocukların en temel yurttaşlık haklarından yoksun bir şekilde, en ağır sömürü koşulları altında hayatta kalmaya zorlandığı belirtiliyor. Ülkede kışkırtılan şoven milliyetçi göçmen karşıtlığının göçmen kadınları en vahşi şiddet biçimleriyle karşı karşıya getirdiği vurgulanan bildirgede, göçmen kadınların örgütlü mücadeleye kazanılmasının ve eşit yurttaşlık hakları için yerli ve göçmen kadınların ortak mücadelesinin enternasyonalist bir bilinçle örgütlenmesi bir görev olarak ortaya konuluyor.

Aile yılı: Kadınlara güvencesiz, esnek çalışma dayatması

Bildirgede faşist bir rejim inşa etmeye çalışan tek adam iktidarı ve Cumhur İttifakının enflasyon ve hayat pahalılığındaki muazzam artış nedeniyle yoksulluğu yönetmenin, artan bakım yükü maliyetini kadınlara yüklemek ve sermayenin ihtiyaç duyduğu ucuz iş gücü ordusunu genişletmenin bir aracı olarak 2025 yılını aile yılı, ardından aile on yılını ilan ettiği ifade ediliyor. İktidarın sürdürdüğü aile politikasının emekçi kadınlar açısından esnek, güvencesiz ve düşük ücretlerle çalışma anlamına geldiğine işaret edilen bildirgede bir yandan da kadınların ve LGBTİ’lerin kazanılmış haklarına, eşitlik mücadelesine saldırıların hızlandığı ve daha da hızlanacağı, aynı zamanda emekçileri muhafazakâr-milliyetçi ideolojiye yedeklemenin bir aracı olarak kullanıldığı vurgulanıyor.

İktidarın LGBTİ karşıtlığı üzerinden siyasete yön vermeye ve işçi ve emekçileri kutuplaştırmaya çalıştığı dile getirilen bildirgede, LGBTİ’lerin “dış güçler” ile ilişkilendirildiği ve buradan da bir düşmanlık yaratılmaya çalışıldığı vurgulanıyor; “Aile On Yılı adı altında gündeme getirilen saldırılara karşı, en geniş kadın birliklerini kurarak mücadeleyi örgütlemek ve büyütmek için kararlılıkla hareket edeceğiz”

Emekçi kadınların omuzlarına binen yüklerin artması, gündelik yaşamın sürdürülemez hale gelmesiyle kadınlar arasında büyüyen öfkeyi kontrol altına alma girişimlerinde “din istismarının” özel bir yeri olduğuna işerat edilen bildirgede, “Bu tabloda laiklik talebinin sınıfsal bir zeminde ve politik bir içerikle sahiplenilmesi özel bir önem taşımaktadır” ifadeleri kullanılıyor.

“İktidarın baskı aracı olarak şiddet”

Bildirgede, kadına yönelik şiddet, kadın düşmanlığı kapitalist sistemin yeniden üretiminde işlevsel bir araç olarak ortaya çıkarken; vahşileşen ve olağanlaştırılmaya çalışılan şiddete, iktidarın “kültürel ve politik iktidarının sağlamlığı” için ihtiyaç duyulduğu da ifade ediliyor.

“Sermayenin kâr hırsının yoksul nüfus üzerindeki yıkıcı etkilerini aile içerisinde çözmeyi uman iktidar, kadınlar üzerindeki denetim ve şiddeti, sınıfsal öfkeyi ve mücadeleyi bastırmanın bir aracı haline getirmeye çalışıyor” denilen bildirgede, kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için özünde erkek egemen olan kapitalist toplumun tüm kurumlarıyla, bu düzenin kendisiyle hesaplaşmak gerektiği vurgulanıyor. Kadın mücadelesinin bugünkü ihtiyacının geniş kadın kesimlerinin sınıf perspektifine kazanılırken kadın hareketine de bu perspektifle yaklaşılması olduğu belirtilen bildirgede, kadınların karşı karşıya oldukları saldırılara karşı yan yana gelişlerinin düzen karşıtı bir mücadele alanına dönüştürülmesi için Emek Partisinin ısrarlı bir çaba içerisinde olacağı vurgulanıyor.

“İşçi ve emekçilerin mücadele eğilimi artıyor”

Son on yılda başta eğitim ve sağlık olmak üzere hizmet sektöründe ve tekstil, gıda, metal ve petrokimya gibi iş kollarında kadın işçilerin sayısının arttığının altı çizilen bildirgede, iktidarın 2025-2028 yıllarını kapsayan Ulusal İstihdam Stratejisinde bu sektörlerdeki kadın istihdamının artırılmasının hedeflendiği ifade ediliyor. Çalışma koşulları ve yaşam koşulları ağırlaştıkça emekçilerin mücadele eğilimi ve potansiyelini yükseldiğine işaret edilen bildirgede, “Kadın işçilerin örgütlenmesinin önündeki engellere karşı kararlı bir mücadele yürütmek, kadın emeğine yönelik çok yönlü sömürüyü teşhir etmek ve kadın işçileri ortak talepler etrafında birleşik bir mücadele hattında bir araya getirmek temel görevlerimiz arasındadır” deniyor.

“Genç kadınlar güvenli ve eşit bir yaşam istiyor”

Genç kadınlara da özel bir başlık açılan bildirgede, özellikle üniversiteli genç kadınların güvenli ve şiddetsiz bir yaşam, güvenli kampüs ve yurt taleplerinin bu süreçte daha çok öne çıktığı belirtiliyor. Üniversitelerde Cinsel Tacizi Önleme Birimleri (CİTÖB) kurulması ya da kampüsleri kadınlar için güvenli hale getirebilecek önlemlerin alınması gibi somut taleplerle genç kadınların mücadeleye eğiliminin arttığı vurgulanan bildirgede bu taleplerin üniversitelerin demokratikleştirilmesi talebiyle de iç içe olduğu vurgulanıyor. Bildirgede, genç kadınların ilk elden mücadeleye atıldığı nitelikli barınma koşulları, kadına yönelik şiddet vakalarında cezasızlık politikalarının son bulması, güvenli ve eşit bir yaşam talepleri etrafında ortak bir mücadele örgütlenmesine dönük çalışmaların sürdürüleceği dile getiriliyor.

“Bölgede emek-sermaye çelişkisi keskinleşecek”

PKK’nin kendini feshetmesiyle ortaya çıkan koşulları, tek adam yönetiminin Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü için değil, bölgenin ulusal ve uluslararası sermayenin sömürüsüne ve talanına daha açık hale getirilmesi için kullanılacağının altı çizilen bildirgede, bu durumun emek-sermaye çelişkilerini keskinleştireceğine ve bölgedeki emekçilerin mücadele eğilimleri de güçlendireceğine dikkat çekiliyor. “Emek Partisi olarak sermayenin bölgede ihtiyaç duyduğu ucuz, esnek, güvencesiz ve örgütsüz bir emek gücü rezervi olarak işçileşen Kürt kadınların mücadelesini büyütmek ve Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümünde kadınların özgün taleplerinin yeni koşullara göre daha ileri düzeyde sahiplenilmesi için çalışacağız” deniyor.

“Bilimsel sosyalizmden ve tarihsel birikiminden güç almaya ihtiyaç var”

“Kapitalizmin ağır sömürü ve yıkımıyla yüzleşen kitlelerde açığa çıkan hayal kırıklığı, terk edilmişlik, yalnızlaşma ve öfke hissinin mücadeleye dönüşmesi, işçi-emekçi kadınların bilinç ve örgütlenmesini ilerletmek için bilimsel sosyalizmden ve tarihsel birikiminden güç almaya en çok ihtiyaç duyulan dönemdeyiz” denen bildirgede, bilimsel sosyalizmin kararlılıkla savunulması ve onun tahrifatına karşı Marksizm dışı akımlarla ideolojik bir mücadelenin verilmesinin kadınların mücadelesinin ilerletilmesi açısından önemli olduğuna işaret ediliyor.

Bildirgede “Bu koşullar aynı zamanda işçi, emekçi kadınların mücadeleye, örgütlenmeye ve devrimci sınıf partisinde birleşmeye en açık olduğu dönemlerdir. Sermayenin gerici sembolleri geçmişte olduğu gibi yarın da tarihin mücadeleci güçleri tarafından öğütülecek. Ve muhakkak kadınlar, eşit ve özgür yurttaşlar olarak, şiddetsiz, sömürüsüz bir dünyada yerini alacak!” ifadelerine yer veriliyor.

Başa dön tuşu