2025 Paris Erkek Moda Haftası: Zıtlıkların Uyumuyla Yeni Bir Stil Tanımı
.jpeg)
Androjen silüetler, kontrastlarla kurulan harmoniler, sokaktan saraya uzanan defileler…
Paris Erkek Moda Haftası bu yıl, lüks modanın yalnızca estetik değil, işlevsellik bakımından da modern çağla senkronize olmaya çalıştığını açıkça ortaya koydu. Tasarımlar hâlâ erişilmesi güç fiyat aralıklarında dolaşsa da (Jonathan Anderson tasarımlı 200 bin euro değerindeki paltoyu görmüşsünüzdür) podyumda görünen çoğu parça, günümüzün çok yönlü erkeklerine hitap eden giyilebilir ve dönüştürülebilir formlar sundu.
Dior
Erkek ve kadın giyiminin keskin çizgileri bu sezon daha da silikleşti. Celine’den Dries van Noten’a kadar birçok marka androjen formlar, akışkan silüetler ve cesur kumaş paletleriyle maskülenliğe yeni bir tanım getirdi. Cinsiyet kodlarının ötesine geçen tasarımlar, günümüz erkek stilinin daha kapsayıcı, daha bireysel bir yorumuna alan açtı.
Celine, Dries van Noten
Sezonun ortak teması, kontrastların bir araya gelişiydi diyebiliriz. Şık ceketler, pijama rahatlığındaki şortlarla kombinlendi; hacimli üstlerin altına ince altlar yerleştirildi. Bu zıtlıklar, yalnızca biçimsel değil; kumaş, doku ve hatta renklerde de kendini gösterdi. Klasik ile gündelik, ciddi ile eğlenceli aynı görünümde buluştu. Wales Bonner, bu anlamda sezonun en gerçekçi ve rafine yorumlarından birini sundu; eşofman altlarıyla kombinlenen zarif ceketler ve transparan gömlekler, sokaktan sahneye geçişin doğal bir anlatısıydı.
Wales Bonner
Sezonun en dikkat çeken unsuru ise aksesuar kullanımıydı. Jonathan Anderson önderliğindeki Dior defilesinde büyük ölçekli papyonlar, gömlekten içeri iliştirilmiş kravatlar ve fularlar öne çıkıyordu. Farklı çanta tasarımları ve markaların klasik modellere getirdiği yenilikçi yorumlar da aksesuarları ön plana çıkaran detaylar arasındaydı.
Dior
Prada, Dior ve Saint Laurent gibi moda evleri; hardal sarısı, çimen yeşili ve bordo gibi baskın renkleri korkusuzca kullanarak renk blokları ile koleksiyonlara enerjik bir ifade kattı. Minimalizmden maksimalizme geçilen bu dönemde, canlı tonlar ile büyük boy ya da çok sayıda aksesuarın birlikte kullanımı, görünümün etkisini ikiye katladı.
Saint Laurent
Dries Van Noten’in yeni kreatif direktörü Julian Klausner’in önderliğinde, desenlerin ve dokuların geri dönüşü net bir şekilde hissedildi. Özellikle kimlik taşıyan sırmalı kumaşların pareo formunda ya da asimetrik bluzlara dönüştürülerek kullanılması, klasik aksesuarların modern bir bağlamda yeniden yorumlanmasına alan açtı. Dior’dan Dries Van Noten’e, Louis Vuitton’dan Celine’e uzanan çizgide, aksesuarlarda görülen cesur ve maksimalist yaklaşım son derece heyecan vericiydi.
Louis Vuitton, Prada
Lüks moda endüstrisinin yaşadığı küresel yavaşlama, bir şekilde moda haftalarında da kendini belli ediyordu. Tasarımlar daha sade, daha çok yönlü ve daha az teatraldi. Sloganlar, yerini yapı değişimine ve detaylara bırakırken (Willy Chavarria dışında), kıyafetlerde modülerlik ve fonksiyonellik öne çıktı. Bu durum, yalnızca estetik bir değişim değil, sektörel bir adaptasyonun ipuçlarını da taşıyordu.
Willy Chavarria
Paris Moda Haftası’nın en eğlenceli anlarından biri ise içerik üreticisi Lyas’ın davetiye alamadığı Dior defilesi için kendi izleme partisini düzenlemesiydi. Bu fikirle, moda haftasının samimi ve yaratıcı hikâyelerinden birini yarattı. Bu olay, Jonathan Anderson’ın dikkatini çekti ve Lyas, Anderson ile tanışma fırsatını da buldu.
Paris Moda Haftası, önümüzdeki sezonlar için içimizde bir heyecan bırakarak, yerini Couture Moda Haftası’na devretti.